21 Mart 2012 Çarşamba

Standart Papağan Sorunları

 

STANDART PAPAĞAN SORUNLARI :
Papağanım yanına yaklaşınca hırlıyor,
Çok kötü ısırıyor,
Çekirdekten başka bişey yemiyor,
Meyve nasıl yedirebilirim,
Tüylerini yoluyor,
Ne zaman evcilleşecek,
Papağanım konuşmuyor vs…
İşte bu özellikleri taşıyan kuşlara ben piyasa kuşları diyorum neden mi ?

Petshoplarda satılan kuşların büyük bir çoğunluğu böyle. Sanki hepsi aynı kalıptan çıkmış gibi yukarıda saydığım özelliklerin hepsini taşıyor. Biraz bu kuşların gözünden bakalım. Yuvandan koparılıyorsun, küçücük kafeslere konulup kilometrelerce getiriliyorsun, eğer biraz şansın varsa bu yolculuktan sağ çıkarak başka bir memlekete geliyorsun. Sıkıntılar bitiyor mu ? Hayır bitmiyor. Daha da kötü bir hayat başlıyor. Gene kanatlarını bile açamayacağı kadar dar kafeslerde önüne sadece ve sadece çekirdek ve su konularak birinin satın alması için bekliyorlar. O kafeslerin pisliği de cabası, haftalarca altındaki gazete kağıdı bile alınmıyor. Pislikten artık kokmaya ve çürümeye başlayan kafeste başka hiçbir canlıyla diyalog kuramadan sanki bir heykel gibi bekliyorlar. Diyelim ki bu papağan satın alındı,. Satın alan büyük bir ihtimalle internetten veya başka bir yerde gördüğü evcil bir papağandan heveslenerek o papağanı alan ve bu konuda daha önce hiç deneyimi olmayan birisi. Büyük bir hevesle eve getiriyor, birkaç gün geçtikten sonra bir bakıyor ki satın aldığı papağan hiçte gördüğü papağanlar gibi değil. Yanına bile yaklaşamıyor ve işte tam burada yukarıda bahsettiğim sorunlar ortaya çıkıyor. Şimdi bunca travma yaşayan bu papağanlardan kısa bir sürede evcilleşmesini veya ona dayatılan davranışlardan vazgeçip mükemmel bir papağan olmasını beklemek hayalcilikten öteye gitmez. Böyle bir papağanı evcilleştirmek onu eğitebilmek gerçekten zor ve sıkıntılı bir süreç ve çoğu kişi de bu sabrı gösteremiyor. Ondan sonra satın alınan papağan başka birine satılıyor ve bu süreç böyle tekrarlanıp duruyor. Sitede daha önce de bahsi geçen ve turnike kuşları olarak adlandırılan papağanlar bu tanıma cuk oturuyor. Elbette herkes eğitimli, kendini sevdiren, konuşan ve gerçekten insana neşe katan bir papağan sahibi olmak ister. Ama az önce bahsettiğim gibi papağanlar istenilen şekle gelmiyor maalesef. (İstisnalar hariç).

E peki ne yapmak lazım. Bence ilk kez papağan beslenecekse fiyatına aldanıp ucuz bir papağan almaktansa evcil bir kuş almakta fayda var. Aksi olacaksa işte sorunlar yığını tam karşımızda. Aslında bu bir kısır döngü, ne kadar bu şekilde papağanlar alırsak daha fazla böyle papağanlar gelecek. Oysa evcil bir papağan satın alınsa, yani talep o yönde olsa çok daha fazla evcil papağan olur. Eğitim işinde profesyonelleşen insanlar çıkacaktır, belki de petshoplar bile getirdikleri papağanları evcilleştirip öyle satma yoluna girecekler. Ama bizdeki tüketim çılgınlığı maalesef bu güzelim kuşları da vurmuş durumda. Satın al, beğenme, at çöpe gitsin, yenisini al, ondan da sıkıl onu da at çöpe. Peki hiç üretim olmayacak mı. Biz hep bize dayatılanı yapıyoruz. Oysa ne istediğimizi bilerek ona göre talebimiz olsa, bu sektörde ona göre arz edecek. Arz talep meselesi.

Düşünüyorum da yukarıdaki kötü özellikleri taşıyan kim bilir kaç bin tane papağan var ülkemizde. Ve bunlar satın alındıkça hep aynı soruları duyacağız, hep aynı sorunlarla boğuşacağız. Papağan satın almadan önce iyice araştırmalı, eksileri artıları göz önünde bulundurulmalı. Evcil bile olsa bir papağanla yaşamak hiç büyümeyecek yaramaz bir çocukla yıllar boyu yaşamak demektir. Onun sorumluluğunu almaya hazırmıyız, ? Pek çok şeyden feragat edip(zaman, para) onlara hak ettikleri ve muhtaç oldukları ilgiyi gösterebilecekmiyiz acaba ? Bu listeyi uzattıkça uzatabiliriz.

Yeteri kadar ilgi görmeyen papağanların hayatını bir düşünün. Küçük bir kafeste, tek tüneğin üstünde, sadece çekirdek yiyerek, hiçbir beyinsel aktivite gösteremeden, yıllarca beslenen papağanlar biliyoruz. İşte böyle papağanlar da hırlıyor, ısırıyor, çekirdekten başka bir şey yemiyor vs. vs. Bu güzelim kuşlar bunlara layık değil kesinlikle. Böylesine zeki ve sevimli dostlarımıza böyle bir yaşamı reva görmek vicdansızlıktır bence.

Bahsi geçen sorunlarla bu kadar sık karşılaşılması beni hiç şaşırtmıyor. Çünkü bir hevesle alınan yabani papağanlar satın alınmaya devam ettiği sürece bu sorular hiçbir zaman bitmeyecek ve pek çok kuş ya kendini yolacak ya da bakımsızlıktan ve mutsuzluktan ölecek. Unutmayalım ki papağanlar bizimle yaşamayı seçmedi, biz onları zorla bizimle yaşamaya mecbur ettik. Eğer seçim şansları olsaydı, bizimle yaşamayı seçeceklerini hiç düşünmüyorum. Ama evcil bir papağanın da en mutlu olduğu yer sahibinin yanı olduğu da unutulmamalı. Hal böyleyken eğer gerçekten onlara iyi bakamayacaksak papağan satın almanın da hiçbir anlamı yok. Tabi bu söylediklerim doğadan yakalama kuşlar için geçerli çünkü bu sorunlar genelde onlarda görülüyor. Olayın bir başka boyutu ise doğadan yakalanma bir papağan aldığımızda “aman canım ne olacak, sadece bir kuş koptu evinden” diyebiliriz ama işin aslı öyle değil. Her satın alınan kuş, bu kuşların anavatanlarında en az 20 kuşun yakalanması demektir. Yolda ölenler, sonradan hastalananlar vesaire. Bu kuşlar buraya gelene kadar en az 15-20 tanesi telef oluyor. Bu kuşların da eşlerinden ve varsa yavrularından koptuğunu düşünecek olursak, varın gerisini siz düşünün.

 


Konuşan kuşlarla ilgili belgeseli izlemek için linki tıklayınız :


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder